Steffano Mazzoleni, 20. yüzyıl senfonik müzik alanında uzmanlaşmış ünlü bir orkestra şefi. İlk kez 2009 yılında geldiği Türkiye’de İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’da senfoni orkestraları yöneten Mazzoleni’yle “Zaman Işıkları” adını verdiği kitabını konuşmak için buluştuk. Yakın arkadaşı, mimar Şule Uyar’ı Bademli’deki ofisinde bir araya geldiğimiz Mazzoleni’ye kitabın hikayesini sorduk. Türkçe basılan, İspanyolca ve İngilizce’ye de çevrilecek olan “Zaman Işıkları” mart ayında e-kitap olarak yayınlanacak. Mazzoleni ve Şule Uyar’ın yakın arkadaşı, bizim de dostumuz olan Hande Gençosman’ın da sohbetiyle renk kattığı röportajda, ünlü İtalyan orkestra şefi ilk kitabıyla ilgili sorularımızı samimiyetle yanıtladı.
Röportaj/Fotoğraflar: Akın Güler
Siz bir orkestra şefisiniz. Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz. Notalardan harflere geçiş nasıl oldu?
Bu kitap üç sene önce tasarladığım “Incantevole Italıa” projesiyle bağlantılı ve o şekilde ortaya çıktı. “Incantevole Italıa” da Nino Rota’nın yazdığı müzikler, senfoni orkestrası ile çalınıyor. Aynı zamanda dev perdede bu müziklerin kullanıldığı filmlerden sahnelerin ve İtalya’nın tarihî ve doğal güzellikleri izlenebiliyor. Bu projeyi Türkiye için de yaratmaya karar verdim. 10 yıldır konserler için geldiğim Türkiye’nin birçok şehrinde bulunma fırsatım oldu. İçtenlikle söyleyebilirim ki Türkiye çok etkileyici bir ülke. “Büyüleyici Türkiye” şovunu yaratabilmek için bir hikâyeye ihtiyacımız vardı. İyi bir hikâye bulamadığımız için kendim yazmaya karar verdim ve kitap ortaya çıktı.
İtalyanlar ve Türkler birbirine uzak değil. Türkiye’yle ilgili gözlemlerinizi alabilir miyiz?
Türkiye’ye ilk kez 2009 yılında geldim. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana ve birçok şehirde orkestra şefliği yaptım. Bu şehirlerde müzisyenlerle temasta olduğum için bir turist olmaktan öte deneyimler tecrübe ettim. Gittiğim şehirleri bir turist gibi değil de gerçek hayatın içinde yaşayarak deneyimlediğimi söyleyebilirim. Türkiye’ye her gelişimde tarihinin ve kültürünün içinde daha fazla olmaya başladım. Türkiye tarih anlamında çok fantastik bir ülke. Bu ülkeye âşık oldum.
Zaman Işıkları’nın konusundan bahseder misiniz?
İtalyan arkeolog Francesco Orsini, bir konferans için geldiği İstanbul’da, kendisini bu konferansa davet eden Mimar Hanzade Kayı’nın bir arkadaşının verdiği ipucu sayesinde yıllardır araştırdığı kayıp bir kitabın izini bulabileceği umuduna kapılır. Kitap bir Hitit kraliçesi ve bir keşiş tarafından yazılmıştır ve üst akıl ve sevgi sayesinde güzel bir dünya düzenine ulaşmanın kurallarını içeriyor. Francesco ve Hanzade kitabın izini sürerken yaşananların yanı sıra, ikilinin gittikleri yedi şehrin tarihi ve coğrafi güzellikleri ve yöresel yemeklerini de okuyucuya anlatıyoruz.
Kitapla ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
Genellikle pozitif geri dönüşler aldım. Anlaması ve okuması zor bir hikâye değil. Okuyucuyu yormuyor ve akıcı bir dille anlatıldı. Aşk, tarih ve aksiyon gibi farklı elementlerin birleşimiyle kurgulandı. Eğer nezaketlerinden ötürü “beğendik” demiyorlarsa genelde çok güzel geri dönüşler aldım.
“Bu kitabın yazılış amacı; daha sonra film ve şovunun yapılması olduğu için yazarken de böyle ilerledim” diyorsunuz. Şov ve filimle ilgili projeniz ne durumda?
Kısa süre önce İstanbul’da özel insanlara tanıştım. İçinde fotoğrafçı, yönetmen ve tasarımcıların da olduğu bir ekip şu anda bu kitap üzerine çalışıyor. Yeni bir şeyler ortaya çıkarmaya çalışıyorlar ve bu da kolay bir şey değil. Bu bir sinema filmi değil, sahne şovu olacak. Bu yüzden bu projeyi yapacak kişilerin konunun içine girmesi gerekiyor. Kitabın tamamından değil de içinde bazı parçalar alınarak bunlarla bir görseller yaratılacak ve müzikleri yazılacak. İçinde geleneksel Türk müziğinden de bir takım ezgiler olacak. Asıl amacımız bu şovun uluslararası çapta Türkiye’yi tanıtması. Bu projenin ana fikri şu; Dünyanın herhangi bir yerinde salona gelen, şovu izleyen, müzikleri dinleyen, dansı gören izleyiciye kendisini Türkiye’de hissettirmek. Burada bir belgesel iddiasında değiliz. Bizim vizyonumuzla ve hayata bakışımızla gördüğümüz Türkiye’yi yansıtmaya çalışacağız.
Bir röportajınızda çok kitap okuduğunuzu söylemişsiniz. Başucu kitaplarınızı öğrenebilir miyiz?
Bazen o anki hislerinizle size yakın kitapları okursunuz. Ama asla değişmeyen kitaplarınız da vardır. Edmond Rostand tarafından yazılan güzel ve güçlü bir aşk hikayesi olan Cyrano de Bergerac’ı çok severim. Hem bir aşk hikayesi hem de güçlü bir karakteri barındırır. Fransız yazar Louis Ferdinand Celine’in başyapıtı “Gecenin Sonuna Yolculuk” ve İtalyan yazar Italo Calvino’nun “Görünmez Kentler” i bir çırpıda aklıma gelenler.
Orkestra ve müzikle ilgili devam eden ve hazırladığınız projelerden bahseder misiniz?
Nisan ayında New York’ta premier’i yapılacak bir konser için piyano müzikleri hazırlıyorum. Mayıs’ta Bursa senfoni orkestrasıyla Meksika müzikleri konserimiz olacak. Haziran’da Moskova’da bir konserimiz olacak. Yaz boyunca İtalya’da konserler var, eyülde Güney Amerika’da olacağız.
Kitabın kahramanları Francesco ve Hanzade’nin hikayesiyle, gittikleri şehirlerin sizin üzerinizdeki etkilerini anlatır mısınız?
Francesco ve Hanzade hayal ürünü kahramanlar olmakla birlikte karakterleri yaratırken gerçek hayatta esinlendiğim kişiler ve olaylar da oldu. Kitapta anlatılan 7 şehirden Mardin dışında hepsine gittim. Orkestra konserleri nedeniyle bazı illere birden fazla gitme şansım oldu. Efes’e defalarca gittim. Kapadokya’yı ve Türkiye’de hala gerektiği değeri bulmadığına inandığım Hattuşa’yı keşfetme fırsatım oldu. İstanbul’a çok kez geldim. Sümela ve Konya etkilendiğim ve kitapta geçen yerler. Kitaptaki tarihi bilgiler tamamen gerçektir. Bu bir roman ama okuyucuya tarihi bilgiler de veriyoruz. Ve burada hata yapmamak için tarihi metinleri de çalıştım.
“Zaman Işıkları” ismi nasıl çıktı?
Sanat bir ışık ve ben bu ışığın insanları aydınlattığını düşünüyorum. Bütün dünyadaki seyahatlerim sırasında daha önceki ilkel toplulukların bile sanata olan ilgilerini gördüm. Bu bazen mağara duvarına yapılan bir resim birkaç bin yıl öncesinden günümüze ulaşan bir heykel bana bunu hissettiriyor. Ve anladım ki; sanat insana ait bir şey. Kitaptaki hikâye de Hititler zamanından başlıyor. Sanatın insanı aydınlattığı düşüncesinden yola çıkarak geçmişten gelen ve hala devam eden bir ışık olduğunu düşünüyorum. Kitabın “The Light of the Times” olan İngilizcesi’ni Türkçe’ye çevirmek biraz zor oldu ama “Zaman Işıkları” olarak kullanmak istedik.
Türkiye’deki favori gezi mekanlarınız ve lezzetleriniz neler?
Bu çok kolay bir soru. Bursa Kebabı favori lezzetim. Türk mezelerini çok seviyorum. Testi kebabını ve baklavayı da çok başarılı buldum.
STEFANO MAZZOLENI KİMDİR?
İtalya’da Treviso şehrinde doğmuş olan Stefano Mazzoleni 20. yüzyıl senfonik müzik alanında ihtisaslaşmış bir orkestra şefidir. Dünyanın birçok şehrinde, senfoni orkestraları yönetmiştir. Çalışmalarının çoğu kültür projeleri üretmek ve hayata geçirmek üzere odaklanmıştır. Uluslararası Contemporary Müzik Topluluğu’nun ve Avrupa Yeni Müzik Önderleri Konferansı’nın üyesidir. Yakın dönemde iki festivalin; ” Windows on 20th Century” ve “Salotto Musicale” nin kuruculuğunu ve Sanat Direktörlüğünü yapmıştır. Bu iki festivalde de, hem müzik hem de edebiyatı bir araya getirmeyi başarmıştır. Sanat ve kültürel çalışmaları nedeniyle Unesco ve UNHCR tarafından ödüllendirilmiştir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde master-class eğitmenliği yapmış olan Stefano Mazzoleni Incantevole Italia projesini yaratmış ve hayata geçirmiştir. Zaman Işıkları, Stefano Mazzoleni’nin ilk romanıdır.
